NÖROİNFLAMASYON
Nöroinflamasyon ve proinflamatuvar diyet
Nöroinflamasyon, beyin veya omurilikte oluşan hasara karşı gelişen inflamatuar yanıt olarak nitelendirilir. Bu inflamatuar yanıt doğuştan gelen ve spesifik olmayan yaşam boyu santral sinir sistemini koruma amacıyla mikroglia ve astrosit hücrelerin bu süreci yönetmesiyle devam eder. İnflamasyon yani yabancı maddenin varlığına tepki, fiziksel, kimyasal, biyolojik ajanlar veya sindirilmemiş besin atıkları gibi yabancı etkenler devamlı halde vücuda temas etmesiyle kronik olarak başlamış olur. Nöroinflamasyonun immün, fizyolojik, biyokimyasal, nörolojik ve psikolojik açıdan birçok sonuçları vardır .
Kronik sistemik enflamasyon , sistemik bir enflamatuar ve immün yanıta neden olacak şekilde bağırsak bariyerlerinden yayılan bağırsak iltihabından oluşabilir. Sindirime uğramayan besinler ya da yabancı toksik etki gösteren besin gruplarının varlığı inflamasyonun devamını sağlar . Proinflamatuvar moleküller, kan-beyin bariyeri(BBB) geçerek merkezi sinir sistemini ulaşarak nörodejeneratif ve nöroimmünolojik hastalık oluşumuna zemin hazırlar. Kronik Bağırsak iltihabının, proenflamatuvar moleküllerinin nöroinflamasyonu ile sinir sistemine geçmesi biyolojik açıdan iki engelin ortadan kaldırılması ile olur ;2 biyolojik engel
- Bağırsak bariyeri
- Kan-beyin bariyeri
Nöroinflamatuar sürece aracılık eden mikroglia hücreleri sitokinler ,kemokinler, reaktif oksijen türleri ve ikincil habercilerin üretimini sağlayarak kan beyin bariyerini düzenlerler Sitokinler ,bağışıklık hücrelerinin birbirleriyle sinyalleşme diğer bir deyimle mesajlaşma için kullandığı kimyasal maddeleridir. Kemokinler , inflamasyon sırasında bağışıklık hücrelerini onarım yapılması için enfektif ya da hasarlı bölgeye toplayan kimyasallardır. İnflamasyon , Türkçe karşılığı “yangı” dır. Olumsuz gibi düşünülse de aslında nöroinflamasyon kontrollü ve dozunda bir inflamatuvar yanıt oluşturuyorsa pozitif yönde olumlu etkileri izlenir.
“DeL Rey ve ark. 2013” Hayvan modeli deneylerinde sitokinlerin bellek modelleri üzerinde özellikle hipokampus hafıza alanında LTP* sırasında arttığı tespit etmişlerdir. Nöroinflamasyonda sitokinlerin öğrenme, hafıza ve bellek oluşumuna pozitif etkisinin olması pozitif yönde nöroinflamasyonu göstermektedir.
Kontrolden çıkan, biyolojik engelleri ortadan yok ederek santral sinir sistemine müdahale eden , baskın negatif yönde gelişen kronik nöroinflamasyon süreci hakkında “Paolo ve ark. 2019” hayvan ve insan çalışmalarında, deneklerde kronik nöroinflamasyon sonucu otizm spektrum bozukluğu , depresyon ve şizofreni gibi davranışsal çıktılar olduğunu tespit ederek nörodejeneretif hastalık gelişmesinin kronik inflamatuvar temellinin olduğunu saptamışlardır. (Şekil 1)
Şekil 1. Nörodejeneretif hastalıkların ortak bir kronik inflamatuar temeli vardır.
Yaşlanma sebebiyle mikrogliaların etkinliklerinin artması da nöroinflamasyonda olumsuz yönde bilinç bulanıklığı, Alzheimer ve benzer nörodejeneratif hastalıkların gelişme eğilimini olumsuz yönde arttırdığı saptanmıştır.
Şekil 2; Nöroinflamasyon pozitif ve negatif yöndeki oluşumu
Olumsuz yönde nöroinflamasyon merkezi sinir sistemi bağışıklık hücrelerini beyne dahil etmesinden kaynaklı olarak kronik inflamasyon olarak kabul edilmektedir. Tipik olarak nörodejeneretif hastalıklara yatkınlık oluşturan kronik nöroinflamasyon;
- Toksik metabolitler,
- Otoimmünite,
- Yaşlanma,
- Mikroplar,
- Virüsler,
- Travmaya bağlı beyin veya omurilik hasarı,
- Hava kirliliği,
- Stres ve
Proinflamatuvar diyet gibi birçok nedenden kaynaklı gelişebilir
PROİNFLAMATUVAR DİYET
“Sağlıksız”, “ yetersiz” ve “dengesiz” beslenme sonucunda bağırsak filorası bozulur . Alınması gereken günlük enerjinin üzerinde enerji tüketimi , fiziksel aktivitenin az olması, işlenmiş ürünlerin tüketimi, sigara ve alkol kullanımı, kızartmalar, doğmuş ve trans yağ kullanımında artış, emülgatörler, katkı maddeleri ve buna benzer bağırsak mikrobiyatasına zarar verecek şekilde diyet alımı proinflamatuar diyet olarak nitelendirilir. (Şekil 3 )
Şekil 3. Proinflamatuar beslenme yani trans yağ asitleri, doymuş yağ, kırmızı et, tuz, işlenmiş ürünler, glüten, rafine ürünler ,şekerler ve günlük alınması gereken enerjinin üzerinde diyet tüketimi nöroinflamasyon sürecini başlatıyor.
Beslenmemizde dikkat edilmesi gereken diğer bir husus besinlerin sindirilebilir ve emilebilir olması gerektiğidir. Gıda tüketildikten sonra vücudumuz tarafından en ufak yapı taşına parçalanarak sindirilmesi ve bu şekilde bağırsak florasından fekal atılması gerekir. Bağırsak bariyeri ağızdan anüse kadar tüm var olan gastrointestinal sistemin koruyucu, geçirgen olmayan, immün ve biyokimyasal bariyeridir. Vücudun sızdırmaz bir savunma bariyeri olarak görev alır. (Şekil 4)
Şekil 4. Bariyer bütünlüğünü bozan etmenler, doymuş yağ aşırı tüketim , yüksek karbonhidrat tüketimi, basit şeker , lesitin, gluten, tuz, alkol tüketimi ve strestir. Bariyer bütünlüğünün korunması ve iyileşmesini hızlandıran besinler ise A D vitaminleri, lif-posa yüksek besin tüketimi, Omega 3, çinko, probiyotik, prebiyotikler olarak örnek verilebilir.Günlük kalori alımında harcanan enerji kadar diyet kalorisini hesaplamak gerekir.
Bariyer bütünlüğü bozulduğu zaman proinflamatuar ajanlar bağırsak bariyerini geçerek beyne ulaşır. Mikroglial hücrelerin aktivasyonu ile kan beyin bariyerini geçerek bağırsak nedenli nörolojik hastalıkları oluşturur. Mikroglia beyindeki hasar gören dokunun onarımı, nöronun hayatta kalması, biriken atıkların temizlenmesinde optimum çalışan hücrelerdir.
Mikroglialar Sinir sistemi içinde doğrudan kimyasallar ile aktive olabilirler. Aktive edilmiş mikroglialar sitokinler ve kemokinler üreterek sinir sistemini korumak için fagositoz potansiyeli ile enfektif veya hasarlı bölgeye giderler. Amaç doğrudan santral sinir sistemini korumaya yönelliktir. Yalnız mikrogliaların abartılı ve olağanüstü aktivasyonu baskın sitokinler, serbest oksijen radikalleri, kemokin gibi bağışıklık kimyasalları üreterek aktivasyonunun kronikleşmesine santral sinir sistemin hasar görmesine nöronların işlevlerinin kaybolmasına neden olur.
Beslenme kaynaklı gelişen sindirim ve emilim bozuklukları ya da travma ile gelişen nöroinflamasyon sonucu immün yanıt gelişebiliyor. İstenmeyen maddenin kan beyin bariyerini geçmesi ve merkezi sinir sistemine ulaşarak mikroglia ve astrositleri aktive edip nörodejeneratif sürece katkısı olduğu gösterilebilen her çeşit diyetlerin sağlıklı beslenme listelerinden çıkarılması ile nöroinflamasyonun şiddetini düşüreceğimizi anlamış bulunmaktayız.
Nurettin SAHİNLİ
Kurucu Beslenme ve Diyet Uzmani
Umut Psikoloji ve Dİyet klinik
www.dytnurettinsahinli.com
info@dytnurettinsahinli.com
TEŞEKKÜRLER
KAYNAKLAR
- Diren F. ve ark. : Nöroimmünoloji Türk Noroşir Derg. 30(2):209-216, 2020
- Yalçın S.S, Kanatlı M.Ç. İntestinal mikrobiyata Pamukkale medical journal 8. 2015
- Smits L. ve ark therapeutic potential of fecal microbiota Gastroenterology 2013;145:946-953
- Tolga Dündar : Nöroinflamasyon Hipokrat kitabevi –Tıp 2013/2
- Phillip K. Peterson, Neuroiflammation and diet 2014 8.10
- Hanoğlu L En Ölümcül nörodejeneretif hastalık ;yaşlılık sağlık düşüncesi tıp kültürü Der. 10-11-2015
- Kharrazlan D. Why ısn’t My Brain Working USA Elephant pressLP ,2019
- Türkiye beslenme rehberi TÜBER 2015 T.C. Sağlık Bakanlığı Yayın No 1031 ANKARA 2019
- Ayşe Baysal : Beslenme ,Hatipoğlu yayınevi B-2019
- Serhan, 2014; Buckley et al ,2014