HİPERTANSİYON -(Tuzlu kahvem)
HİPERTANSİYON VE BESLENME
Yüksek kan basıncı adıyla bilinen günümüz önemli hastalıklarından olan hipertansiyon; Böbrek, beyin kalp ve damar yolu sistemine hasar verebiliyor. Yüksek kan basıncına bağlı baş ağrısı, baş dönmesi, nefes darlığı, çarpıntı göğüs ağrısı görmede bozukluk belirtileriyle başlayan hipertansiyon erken tanı ve kişiye özel beslenmeye dikkat edilmez ise kalp yetmezliği, kalp büyümesi, damaralar da daralma ve felç gibi hayati tehlikeye sahip birçok hastalığa neden olabiliyor. Oysa yaşamayı o kadar seviyor iken nereden geliyor bu umursamazlık. Bu öz bencillik neden sizce? Genetik ve çevresel faktörlere bağlı oluşabilecek hipertansiyon; Tuzlu gıdaların çok tüketilmesi, aortun çıktığı bölgedeki darlık, böbrek hastalıkları, tiroid bezi hastalıkları ve birinci dereceden akrabalarda genetik hipertansiyon nedenlerinden oluşabiliyor.
PEKİ YA NE YAPMALI ?
Sağlıksız beslenme ile oluşabilen birçok hastalık gibi hipertansiyonda beslenmek de çok önemlidir. Belki bir tuzlu kurabiye, belki bol şekerli pasta, belki de hani kırk yıl hatırı olan bir fincan kahve, belki de kız kulesine karşı içilen sabah saatlerinde şekersiz bir çay. Belki de hüzünlü, kötü, üzüntülü, ağır duygularla seyir eden bir göz yaşı. Yokluğunu çekiyoruz belki de birçok şeyin. Düzelmeyecek belki de hiçbir şey. Ama her şeye rağmen bir şeylere devam edebilmek, herşeyi geride bırakıp, bir öf çekebilmek gerekmez mi? Belki de tuzun şekere olan aşkı gibiydi her şey. Birleşmek bilmemek, ama aynı sofrada ayrı kalamamak gibi. İşte tam da burada başlıyor beslenebilmek. Hiçbir şeyden ayrı kalamıyoruz. Ki biliyorsunuz ancak zehir ve zehir olmayan maddelerin farkı sadece kullanıldığı dozlar ve vücuda giriş yollarıdır. Belki de derman olacak iken bazı şeyler onları biz zehire dönüştürüyoruz. Ben derim ki ilk fırsatta gelin bir konuşalım, hasbihal edelim. Tuzlu bir kurabiyeyi konuşalım mesela. Şekersiz içilen çaylarımızı, bol şekerli pastalarımızı.
HİPERTANSİYONDA BESLENME VE DİYET
Belki de gün içerisinde ve hayatımızda en çok yorulan organımız kalptir değil mi? Dakikada ortalama 60 ile 100 arasında atım yapan bu işlemi sürekli devam ettiren bir aksaklık olsa belki de ölümle sonuçlanabilecek sonuçlar doğuran bir organ. Önemini sanırım sizde anlamışsınızdır. Özellikle tükettiğimiz besinlerin yağ, şeker ve tuz oranına dikkat etmeli, kan şekerimizi dengede tutmalıyız. Hipertansiyon hastalığı denince akla ilk gelen öneri tuzdan uzak durulması gerektiğidir. Ancak ne yazık ki siz sofra tuzunu sofradan kaldırsanız, yemeklerde kullanmasanız bile tükettiğimiz birçok gıdayla vücuda belirli miktarda tuz alıyoruz. Bu nedenle yapılması gereken; mutfakta tuzluk, yerini baharatlara bırakmalı! Kereviz, mantar, hardal otu, kimyon, sarımsak, karanfil, karabiber, kırmızı biber, sivri biber, tarçın, maydanoz, taze soğan, kekik, biberiye ve defne gibi küçük yapraklı baharatları pişirme esnasında yemeklerimizde kullanmalıyız. Çünkü bu keskin lezzetli baharatlar aromalarını ısınınca açığa çıkarırlar.Mevsimsel olarak değişen taze meyve ve sebzelerde bulunan karotenoid ve beta- karoten (provitamin A), domatesteki likopen, sarımsak ve soğandaki sülfidler, çilek, ahududu ve kırmızı üzüm de bulunan antioksidanlar; damar çeperlerinin sertleşmesine neden olan LDL kolesterolün oksidasyonunu engeller. Yani ara öğünlerimizde ve yemeklerimizde bolca mevsim ürünlerine ağırlık verilmelidir. Unutmayın diyet bir formdan ibaret değildir hiçbir zaman. Hastalıklara, boy ve kilo endeksine, hastanın yaşına göre tüketmesi gereken besinler her zaman farklıdır ve diyet programları her zaman kişiye özeldir.
TUZLU KAHVEM
Belki de tuzlu kahvenin öyküsü gibiydi her şey. Genç delikanlının bir ömür boyunca yanlışlıkla söylediği bir şey yüzünden sevdiği kız için tuzlu kahve içmesi gibi. Asım Yıldırım’dan tuzlu kahvenin hikayesini dinleyebilirsiniz. Belki de aşk tansiyon hastasının tuza olan aşkı gibidir ne dersiniz? ne de güzel söylüyor Pir Sultan Abdal;
Hasretinle beni hasta eyledi Şu garip gönlümün bağı bostanı Ayvası turuncu yar sen mi geldin Halımı sormaya dost sen mi geldin
Bülbüller ötüyor dostun bağında Arzum yarım kaldı göğsün ağında Ellerim kelepçe cellat uğrunda Kollarım çözmeye yar sen mi geldin
Abdal Pir Sultan’ım sen seni düşün Güzelsin sultanım bulunmaz eşin Giyinmiş kuşanmış türlü kumaşın Bezenmiş be destan yar sen mi geldin
Pir Sultan Abdal
Belki tuzun şekere olan aşkını anlayabilmek, belki de tuz kullanmaması gereken birinin tuza aşkı. Gelin bir de aşkı inceleyelim. Tuzlu kahvelerimizi, şekerli kurabiyelerimizi yatıralım masaya. Hadi çok geç kalmadınız mı sizce de? İletişim bilgilerimizden bize ulaşarak kişiye özel bir aşk reçetesi yazdırmak ve bir çay içmek için müsait bir vaktinizde siz değerli misafirlerimizi bekliyor olacağız. Sağlıklı, mutlu, huzurlu, umut dolu nice günlere ve yarınlara. Saygılarımızı ve sevgilerimizi sunuyor bol tuzlu kahveli günler diliyoruz.
Dyt. Nurettin ŞAHİNLİ