Cumhuriyetimizin 102. yılında, sağlık alanında atılacak bu tarihi adımın arkasında duruyoruz.
Çünkü biliyoruz ki bu yasa, sadece bir meslek grubunun değil, tüm Türk halkının sağlık meselesidir. Anadolu Sağlık-Sen Genel Başkanı Sayın Necip TAŞKIN

Cumhuriyetimizin 102. yılında, sağlık alanında atılacak bu tarihi adımın arkasında duruyoruz.
Çünkü biliyoruz ki bu yasa, sadece bir meslek grubunun değil, tüm Türk halkının sağlık meselesidir. Anadolu Sağlık-Sen Genel Başkanı Sayın Necip TAŞKIN
Proje Yürütücüsü: Uzm. Dyt. Nurettin ŞAHİNLİ
Türkiye Diyetisyenlik mesleği adına yürütülen bu kampanya, mesleğimiz ve Halk Sağlığının geleceği için hayati önem taşımaktadır.
İmza Kampanyasına KatılTürkiye'de beslenme, sadece bireysel bir tercih değil, doğrudan ulusal sağlık güvenliğini ilgilendiren stratejik bir alandır. Ancak bugün hâlâ, diyetisyenlik mesleğini düzenleyen bağımsız bir kanun ve yasal oda yapılanması bulunmamaktadır. Bu eksiklik, hem halk sağlığını hem de sağlık sistemimizin etkinliğini zayıflatmaktadır.
Yaklaşık 60 bin diyetisyen mezunu olmasına rağmen; mesleğin yetki sınırları, denetimi ve kamusal rolü net bir sistematik içinde tanımlanmadığı için, ülke olarak bu potansiyeli kullanamıyoruz.
Oysa Avrupa'da diyetisyenlik, kanunla tanımlanmış, oda veya konsey yapısı altında organize olmuş bir meslektir. Bu yapı, hem bilimsel uygulama güvenliğini, hem de halk sağlığı koordinasyonunu sağlar.
Türkiye genelinde, aktarlar ve internet satış platformlarında "zayıflama çayı", "bitkisel hap", "karışım" adıyla satılan ürünler, ciddi bir halk sağlığı krizine dönüşmüştür. Bu ürünler bilimsel onaydan geçmemekte, içeriklerinde ilaç etken maddeleri bulunabilmektedir.
Son yıllarda bu ürünler nedeniyle karaciğer ve böbrek yetmezliği, kalp ritim bozuklukları ve ani ölümler yaşanmaktadır.
Diyetisyen denetimi olmadan hiçbir zayıflama ürünü piyasaya sunulmamalıdır.
İnsan sağlığına doğrudan dokunan tüm alanlarda hastaneler, okullar, cezaevleri, yurtlar, fabrikalar, huzurevleri, belediye aşevleri ve askeri kurumlar dahil en az bir diyetisyen bulundurmak yasal zorunluluk haline getirilmelidir.
Bu nedenle, bu kurumlarda Diyetisyen varlığı bir lüks değil, ulusal bir zorunluluktur.
Anayasa Madde 56: "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir."
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu: Koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında beslenme danışmanlığı ve denetimi.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 25: "Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme hakkı vardır."
Diyetisyenlik diploması olmayan kişilere verilen yeterli olmayan sertifika ve benzeri eğitim belgeleri ile hizmet veren kişiler Toplum sağlığını büyük ve önemli ölçüde geri dönüşü olmayan zararlar vermiştir. Vermeye devam etmektedir.
"Beslenme koçu", "yaşam danışmanı", "online diyetisyen" gibi unvanlarla lisanssız kişilerin hizmet vermesi, halk sağlığını tehdit etmektedir.
Diyetetik eğitimi olmayan kişiler tarafından verilen tavsiyeler; yanlış ilaç-besin etkileşimleri, yetersiz beslenme planları ve yeme bozukluklarının artışıyla sonuçlanmaktadır.
Bu durum, yalnızca bireysel değil, toplumsal sağlık güvenliğini zedeleyen bir kaosa dönüşmüştür.
Türkiye'de yanlış beslenme alışkanlıkları; Obezite, Diyabet, Kalp-Damar Hastalıkları ve Çocukluk Çağı Metabolik sorunlarında artışa neden olmaktadır.
Diyetisyenlerin sistematik olarak istihdam edilmediği bir sağlık yapısı, bu hastalıkların önlenmesinde yetersiz kalmaktadır.Türkiye Diyetisyenler Derneği verileri ve Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2023 raporunda Diyetisyen sayısı ve nüfus oranı baz alınarak yaklaşık 100.000 kişiye 5 diyetisyen düştüğü belirtilmektedir.
Diyetisyenlerin etkin istihdamı, kronik hastalıkların azaltılması yoluyla Sağlık Bakanlığı bütçesinde milyarlarca liralık tasarruf anlamına gelir. Bu, sadece bir meslek düzenlemesi değil, aynı zamanda ekonomik sürdürülebilirlik politikasıdır.
Diyetisyen istihdamı, tedavi maliyetlerini düşürerek Sağlık Bakanlığı bütçesinde yıllık milyarlarca liralık tasarruf sağlayacaktır. Kronik hastalıkların önlenmesi, iş gücü kaybının azaltılması ve verimlilik artışı ile ülke ekonomisine katkısı çok daha büyük olacaktır.
Kanıta Dayalı Gerçek: "Her 1 TL'lik diyetisyen hizmeti yatırımı, sağlık sistemine 7 TL tasarruf olarak dönmektedir.
Randomize kontrollü çalışmalar, diyetisyen danışmanlığının kronik hastalık riskini %40-60 oranında azalttığını göstermektedir.
"Diyetisyen tarafından verilen tıbbi beslenme tedavisi, tip 2 diyabet hastalarında HbA1c değerlerinde %1.5-2.0 arası düşüş sağlamaktadır. Bu, diyabet ilaçları kadar etkili bir sonuçtur."
"Diyetisyen istihdamının artırılması, Sağlık Bakanlığı bütçesinde yıllık 15-20 milyar TL tasarruf potansiyeli taşımaktadır. Kronik hastalıkların tedavi maliyeti, önleme maliyetinden 7 kat daha yüksektir."
"Denetimsiz zayıflama ürünleri nedeniyle son 3 yılda 47 kişi hayatını kaybetmiş, 350'den fazla kişide geri dönüşü olmayan organ yetmezlikleri gelişmiştir."
"Diyetisyenlik eğitimi; klinik beslenme, toplu beslenme sistemleri, beslenme biyokimyası gibi 15 temel alanda uzmanlaşma gerektirir. 160 kredi ve 2000 saat uygulamalı eğitim zorunludur."
"Türkiye'de diyetisyen başına düşen nüfus 5.000 iken, AB ortalaması 1.200'dür. Buna rağmen istihdam oranları AB'nin 1/5'i seviyesindedir."
"Kardiyak rehabilitasyonda diyetisyen desteği alan hastalarda mortalite oranı %30, tekrar hastaneye yatış oranı %45 azalmaktadır."
Türk Diyetisyenler Birliği Yasası ile diyetisyenler aşağıdaki önemli kazanımlara sahip olacaklardır:
| Konu | Mevcut Durum (Olmadan) | Kazanım (Olduktan Sonra) |
|---|---|---|
| Mesleki Statü | Belirsiz, hekime bağımlı | Net, özerk, eşit sağlık profesyoneli |
| Yasal Yetki | Kısıtlı, yoruma açık | Net çizgilerle çizilmiş, geniş |
| Hak Koruma | Zayıf, bireysel | Güçlü, kurumsal (Oda desteği) |
| Ekonomik Durum | Standartsız, rekabete açık | Tarifeli, standardize, güvenceli |
Diyetisyenlik mesleği, yalnızca bireyin değil, toplumun yaşam kalitesini inşa eden bir bilimdir.
"Türk Diyetisyenler Birliği Yasası"nın çıkarılması, ülkemizde beslenme biliminin ve halk sağlığının geleceği için ertelenemez bir zorunluluktur. Devletin ilgili kurumları, meslek örgütleri ve üniversiteler birlikte hareket ederek;
Sağlıklı toplum, doğru beslenmeyle mümkündür. Doğru beslenme ise yalnızca diyetisyenle mümkündür.
Sayın Meslektaşlarım,
Bugün, Akademik Diyetisyenler Derneği'ndeki görevimden istifa ettiğimi ve bu kararımın nedenlerini kamuoyuyla paylaşma gereği duyduğumu bildirmek istiyorum.
Akademik Diyetisyenler Derneği yönetimi, Türk Diyetisyenler Birliği Yasası gibi mesleğimizin geleceği için hayati önem taşıyan bir kampanyaya destek olmayı reddetmiş ve kendi tüzük maddeleri ile çelişen talihsiz bir tutum sergilemiştir.
Dernek Başkanı Füsun Bilgin Çakmak'ın şahsi duygularıyla hareket ederek, diyetisyenlerin umutla beklediği ve diyetisyenler için hayati önem taşıyan meslek odası ve yasa kampanyası hakkında derneğin kuruluş amacına ters davranması ve hakkı olmadan dernek koltuğunu işgal etmesi kabul edilemez bir durumdur.
Mesleğimizin geleceği, halk sağlığının korunması ve diyetisyenlerin haklarının güvence altına alınması için mücadele etmek yerine, kişisel çıkarların ön planda tutulduğu bir yönetim anlayışına sessiz kalamazdım. Bu kararımın temel nedeni, dernek yönetiminin bir meslek örgütü gibi değil, kişisel çıkarlar doğrultusunda hareket eden bir yapı haline gelmiş olmasıdır. Dernek, adını taşıdığı "akademik" kimlikle ve diyetisyenlik mesleğiyle bağdaşmayan bir yönetim anlayışı sergilemektedir.
Yönetim kurulu, meslektaşlarımızın sorunlarına çözüm üretmek, mesleğimizi geliştirmek ve halk sağlığını korumak yerine, sadece kendi kişisel menfaatleri doğrultusunda hareket etmektedir. Füsun Hanım başta olmak üzere yönetimdeki bazı isimler, mesleki itibarımızı ve dayanışmamızı hiçe sayarak, sadece kendi tanınırlıklarını artırmaya yönelik davranışlar sergilemektedir.
Yürüttüğümüz Türk Diyetisyenler Birliği Yasası çalışmaları da dahil olmak üzere tüm mesleki faaliyetlerde, destek göreceğimiz yerde sürekli engellerle karşılaştık. Meslektaşlarımızın emekleri ve hakları görmezden gelindi, samimiyetsiz ve yapıcı olmayan tutumlar sergilendi.
Bir meslek örgütünden beklenen dayanışma, şeffaflık ve mesleki gelişim ilkeleri yerine, bölücü, ayrımcı ve çıkarcı bir yönetim anlayışı hakim oldu.
Bu nedenle, dernekteki İstanbul Temsilciliği ve Yedek Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerimden derhal istifa ediyorum. Mesleki mücadeleme, Türkiye Diyetisyenler Derneği üyesi olarak devam edeceğim. Tüm Meslektaşlarımızıda üye olmaya davet ederim.
Saygılarımla,
Nurettin Şahinli
Eski İstanbul Temsilcisi & Yedek Yönetim Kurulu Üyesi
Akademik Diyetisyenler Derneği
Türk Diyetisyenler Birliği Yasası'nın çıkarılması, ülkemizde beslenme biliminin ve halk sağlığının geleceği için ertelenemez bir zorunluluktur.
Sağlıklı toplum, doğru beslenmeyle mümkündür. Doğru beslenme ise yalnızca diyetisyenle mümkündür.
